'TARİHİ YAŞAYAN KENTLER" BELGESELİ
TRT Belgesel Kanalı, yaklaşık 25 dakika süren ve tüyleri diken diken eden bir Kastamonu belgeselini ekranlarına taşıdı. İnebolunun kayıkla kağnının işbirliğinde İstiklal'e yürünen adımlarda yarattığı mucizenin de anlatıldığı, Kastamonu’nun ve İnebolu’nun Milli Mücadele dönemindeki öneminin ekrana taşındığı belgesel, izleyiciyi tarihsel bir yolculuğa çıkardı.
KAĞNIYLA KAYIĞIN MUCİZESİ
Programda geçen cümlelere aynen yer veriyoruz: "İnebolu ve elbette Kastamonu yakın tarihte oynayacağı en önemli rollerden bir tanesin. 1920 yılının Ağustos ayında yerine getirmeye başlamıştır. İstiklal Mücadelesi planına göre İnebolu'ya bir Yükleme Boşaltıla Komutanlığı kurulur. İstanbul'dan kaçırılan, Rusya'dan satın alınan birçok lojistik malzeme, askeri mühimmat İnebolu'da karaya çıkarılır, burada oluşturulan kağnı kollarıyla Kastamonu üzerinden Ankara'ya ulaştırılır. Kağnıyla kayığın işbirliğinde İstiklal'e yürünen adımlarda yeni bir mucize yaratılmıştır. Bu mucizenin kahramanlarından birisi elverişli bir limanı olmamasına rağmen canla başla mühimmat boşaltan İnebolulu denizcilerdir. Gösterdikleri başarı ve cesaretten dolayı 1924 yılında TBMM tarafından Beyaz Şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilirler. Çok azının ismini bildiğimiz, ancak hepsini kahramanlıklarıyla zihinlerimize kazıdığımız destansı kadınlar, son yıllarda bitmek bilmeyen savaşlarda oğullarını, kocalarını, babalarını kaybetmiş, yahut erkekleri ceplerden dönmemiş, iş başa düşünce evlerindeki ocağı söndürüp yağmur, çamur, kar demeden kağnıların başına geçen yürekli, cesur ve fedakar Kastamonu kadınıdır." Kastamonu'nun, Osmanlıdan Cumhuriyete geçen 63 İl arasında yer aldığı ifade edilirken, Atatürk'ün Kastamonu ziyaretine ilişkinde şu bilgiler verildi: "11 Ağustos 1925 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk Kastamonu'ya davet edilir. Yaklaşık 7 aydır yurt gezisine çıkmayan Atatürk, bu daveti kabul eder. Çünkü aklında çağdaş Türkiye Cumhuriyetini kurma yolunda Kılık Kıyafet İnkılabını gerçekleştirmek vardır. 23 Ağustos 1925 tarihinde Kastamonu'ya ayak basan Atatürk, ertesi gün resmi ziyaretlerini gerçekleştirir. Kendisi Cumhurbaşkanı olmasına rağmen, Kastamonu halkının daha önceden kendisini hiç görmemesi ve hep Asker bilmesinden ötürü ilk günkü ziyaretlerini Mareşal üniforması ile yapar. Şehirdeki ziyaretlerinin ilk gününde yer verdiği Kastamonu Kışlası ziyaretinde, ünlü vecizelerinden birisi olarak daha sonra Tarih kitaplarında yer alan 'Bir Türk Dünyaya Bedeldir' cümlesini kullanır. Daha sonra İnebolu'ya geçen Gazi, 27 Ağustos'ta Türk Ocağı binasında halka seslenerek 'Bu Serpuşun Adına Şapka Denir' diye tanımladığı tarihi nutkunu atar ve kılık kıyafet devrimini başlatır. Şapka gibi asil bir başlığı, Kastamonu gibi geleneksel bir Anadolu şehrinde takması manidardır. Önderinin çizdiği yola canlarını koyan cefakar halk, şapkayı benimsemekte tereddüt etmez. Sarıklar atılır. Atatürk'ün Laik Medeniyetin göstergesi olarak sunduğu -Anadolu'nun ilk şapkası başlardadır artık."
ŞEHİT ŞERİFE BACI
"O günlere dair Kastamonu kadınının yaptığı fedakârlıklara ilişkin en trajedik öykülerden birisi de, halen Kastamonu Hükümet Konağının önündeki Kent Meydanında bir gurur abidesi olarak yükselen Kağnı basındaki heykeliyle Şehit Şerife Bacının öyküsüdür. İnebolu’dan Ankara'ya sevkiyatın yoğun olarak devam ettiği bir kış günü, Şehit Şerife Bacı'nın olduğu kafile 110 kilometre sonunda Kastamonu'ya yaklaştığında" çok şiddetli bir tipi başlar. Bu fırtına da şerife Bacı kafilesinden ayrı düşmüş, ancak yoğun bir çabayla kent merkezinin uzağındaki Kastamonu Kışlasının yakınına kadar gelebilmiştir. Tipinin sabahında, kışladan devriyeye çıkan bir grup asker, kağnıyı görür. Kimliği ancak daha sonradan tespit edilecek olan şerife Bacı donarak vefat etmiş ve şehitlik mertebesine ulaşmıştır. Askerler kağnıyı kontrol ederler, şerife Bacı'nın sırtına olması gereken, ancak top mermilerini örttüğü battaniyeyi kaldırdıklarında mermilerin arasında, samanların üzerine yatırılmış ve hala canlı olan 1 yaşındaki bebeği bulurlar." o günlere dair göz yaşartan trajik bir öykü: Kastamonu'da kurulan 2. İstiklal Mahkemesinin Başkanı olan Mustafa Necati Bey ise daha sonradan yazdığı notlar arasında yürekleri sızlatan şu anısını paylaşmış: "Kafile yaklaştıkça bazen bu uzun sükutu yırtan bir kadın sesi, yahut bir çocuk feryadı yükseliyordu. Kafileye yaklaştık ve selamlaştık. Biz soğukta titrerken, tek yorgan mı da arabaya örten bir ninenin çıplak ayaklarıyla karlan çiğnediğini görünce içimde bir merhamet sızladı. Arkasına sardığı peştamalın içinde arada sırada hıçkıran bir çocuğun üzerine bile örtmeyen nineye nedenini sorduk. Üşümez misiniz nine, bu çocuk donacak, yorganı örtsene. Bu sözümü garip bir tarzda karşıladı ve cevaba değer bir şey olarak görmedi. Ama cevap beklediğimi görünce: 'Kar serpiyor, millet malıdır. Nem kapmasın evladım' dedi. O zaman anladım ki, cephaneleri ıslatmamak için bu fedakarlığı yapıyor. O vakit az önce duyduğu merhametten utandım. Aman yarabbi, fedakarlığını bile bildirmemek için susuyor. Bu ali cenaplık karşısında secde etmeyen ruh olur mu? “
“Tarihi yaşayan Kentler” belgeseli-2 , 09.02.2013 tarihinde saat 18.30’da TRT belgesel kanalından izlenebilecektir.